Üye Ol
Vebilgi » Bilim » Türkiye Alevlerle Boğuşuyor: Yangınların Doğal Döngüsü ve Yönetim Zafiyetleri

Türkiye Alevlerle Boğuşuyor: Yangınların Doğal Döngüsü ve Yönetim Zafiyetleri

10 Ağu 2025, 00:13
Bilim
5
0 Yorum

Türkiye, son yıllarda adeta alevlere teslim olmuş durumda. İzmir'den Hatay'a, Eskişehir'den Bursa'ya kadar pek çok ilimizde çıkan orman yangınları, sadece ekolojik bir felakete değil, aynı zamanda can ve mal kayıplarına da yol açıyor. Maalesef bu durum yeni değil; ülkemiz her geçen yıl daha sık ve daha şiddetli yangınlarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Ancak uzmanlara göre, bu yangınlar sanıldığı gibi tamamen "doğal afet" değil; aynı zamanda yanlış yönetim, hazırlıksızlık ve ihmallerin bir sonucu. Bu haber metninde, yangınların tarihsel köklerinden, bilimsel gerçeklere, Türkiye'nin yangın söndürme kapasitesine ve çözüm önerilerine kadar pek çok konuyu derinlemesine ele alacağız. 

Yangınlar: Anadolu Coğrafyasının Normal Bir Parçası mı?

Türkiye'deki orman yangınlarının, insanlık tarihinden bile eski bir geçmişi var. Uzmanlar, Anadolu topraklarının milyonlarca yıldır yangınlara aşina olduğunu belirtiyor. Zonguldak'taki 315 milyon yıllık yanmış odun parçalarından Akdeniz iklimine adapte olmuş ağaç ve hayvan türlerine kadar her şey, yangınların bu ekosistemin doğal bir parçası olduğunu gösteriyor.

  • Ağaçların Adaptasyonu: Özellikle Türk Kızılçamı, ortalama her 10-20 yılda bir yanarak kendine yeni yaşam alanı yaratırken, Karaçam 15-25 yılda bir, sedir ağaçları 30-60 yılda bir, ardıç ağaçları ise 40-80 yılda bir yanmaya adapte olmuştur. Bu ağaçlar, kalın kabukları ve yangınla açılan kozalakları sayesinde hayatta kalmaya programlıdır.

  • Hayvanların Adaptasyonu: Kaplumbağalar ve fareler kendilerini toprağın altına gömerek yangınları atlatırken, alev böcekleri yangın sonrası sıcak odunlara yumurta bırakır. Hatta bazı yırtıcı kuşlar, yangın sırasında kaçışan küçük hayvanları avlayarak besin zincirini devam ettirir.

Ancak bu doğal döngü, son yıllarda insan eliyle hızlandırılmış ve dengesi bozulmuştur.

Artan Yangın Sayıları ve İklim Krizinin Etkisi

Türkiye'deki yangın sayıları yıllar içinde dramatik bir artış gösterdi:

  • 1937-2006 yılları arasında yılda ortalama 1143 yangın çıkarken,

  • 2010'larda bu sayı yılda 1900'e yükseldi.

  • Sadece 2024 yılında ise 3780'den fazla yangın yaşandı.

Bu artışın en büyük nedenlerinden biri, elbette küresel iklim krizi. Video, Türkiye'nin yangın açısından ekstrem riskli gün sayısının artışına dikkat çekiyor. 1970'lerin sonunda yılda 3 ila 20 gün olan ekstrem riskli gün sayısı, günümüzde Akdeniz kıyılarında 50 güne kadar çıkabiliyor. Kuraklık ve aşırı sıcaklar, ormanları adeta bir barut fıçısına dönüştürüyor.

Yangınlarla Mücadelede Zafiyetler ve Yanlış Yöntemler

Uzmanlara göre, yangınların doğal bir döngüye sahip olması, onların kontrolsüz bir şekilde büyüyeceği anlamına gelmez. Ne var ki, Türkiye'nin yangın yönetiminde ciddi zafiyetler olduğu ortada.

  • Yanlış Mücadele Anlayışı: Yangınlar başladıktan sonraki ilk 20-30 dakika, müdahale için hayati önem taşır. Ancak Türkiye'de gece uçuşu yapabilen hava araçlarının yetersizliği ve stratejik bölgelerde konuşlandırılamaması, yangınların büyümesine zemin hazırlıyor. Bir yangın başladıktan sonraki her dakika, alanı iki katına çıkarabilir ve 30 dakikadan sonra bireysel müdahale imkansız hale gelir.

  • Bilim Dışı Tartışmalar: Yangınlar sonrasında "Çamları kesip yerine zeytin dikelim" gibi bilimsel temeli olmayan öneriler, toplumsal bilinci yozlaştırıyor. Oysa Türk çamı bu coğrafyanın öz bitkisidir ve orman ekosisteminin omurgasını oluşturur. Zeytin ise bir orman bitkisi değil, orman mozaiğinin bir parçasıdır ve tek tip (monokültür) ekim, biyolojik çeşitliliği yok eder.

  • Sıfır Risk Yanılgısı: İçgüdüsel olarak "bütün yangınları söndürmeliyiz" düşüncesi yaygın olsa da, bilimsel veriler bunun yanlış olduğunu gösteriyor. Ormanlardaki yakıt birikimini artırdığı için mutlak yangın söndürme, daha büyük ve kontrolsüz yangınlara neden olabilir. Bu nedenle, can ve mal güvenliğini tehdit etmediği sürece yangınlara izin verilmesi veya kontrollü yangınlar çıkarılarak yakıtın azaltılması, aslında orman sağlığı için kritik öneme sahiptir.

  • Hazırlıksızlık ve İhmal: Anız yakma gibi yasa dışı ve bilinçsiz faaliyetler, eski elektrik tellerinin bakımsızlığı ve piknik alanlarındaki denetimsizlik, yangınların en önemli kıvılcım kaynakları arasında yer alıyor. 

Çözüm İçin Kapsamlı ve Bilimsel Bir Yol Haritası

Türkiye'nin bu yangın sarmalından kurtulması için sadece acil müdahaleler değil, aynı zamanda köklü ve uzun vadeli çözümler gereklidir.

  1. Teknolojik Altyapının Güçlendirilmesi: Yangınla mücadele filosu, gece görüş ve gece uçuş kabiliyetine sahip helikopter ve uçaklarla güçlendirilmeli. Yangın riskinin yüksek olduğu bölgelerde, hava ve kara araçları stratejik olarak konuşlandırılmalı.

  2. Yakıt Yönetimi: Yangın üçgeninin en önemli unsuru olan yakıtı azaltmak için yeni nesil ormancılık stratejileri benimsenmeli. Evlerin etrafında en az 10 metrelik "savunulabilir alanlar" yaratılmalı, kuru ot, çalı ve diğer yanıcı maddeler temizlenmeli.

  3. Personel ve Liyakat: Orman işçileri, korucular ve itfaiye erleri hak ettikleri maaşları almalı ve doğru eğitimlerle yetkilendirilmeli. Liyakat sistemine dayalı bir yönetim anlayışı, yangınlarla mücadeledeki etkinliği artıracaktır.

  4. Hukuki Düzenlemeler ve Denetim: Kundakçılık yapanlar ve yangına neden olan ihmalkâr eylemlerde bulunanlar en ağır şekilde cezalandırılmalı. Anız yakma gibi zararlı uygulamalarla daha etkin mücadele edilmeli.

  5. Hesap Verebilirlik ve Şeffaflık: Yönetim kademelerinde "geçici" olarak bulunan kişilerin, hangi sorunları ne zaman ve nasıl çözeceklerini kamuoyuna ilan etmeleri ve başarısızlık durumunda hesap vermeleri sağlanmalıdır. Toplumda hesap verilebilirlik ve sorumluluk kültürünün yerleşmesi, yangın krizinin tekrarlanmasını önleyecektir.

Türkiye'nin yangınlarla mücadelesi, sadece ağaçları ve hayvanları değil, aynı zamanda toplumsal bilinci, yönetim kalitesini ve bilimsel düşünceye olan bağlılığı da sınayan bir sınavdır. Bu sınavdan başarıyla geçmek için, duygusal tepkiler yerine bilimsel verilere dayanan, kapsamlı ve kararlı bir yaklaşım sergilemek zorundayız.


Benzer İçerikler:

Yorumlar
Yorumunuz kontrolden sonra yayınlanır